Yazılar

Yargının Dili

Bizim bildiğimiz yargı adamları öyle ulu orta sokaklara çıkıp gezip tozmaz, çok sık da konuşmazlar. Ciddi ve olgun bir duruş sergilerler. Güven veren saygın bir tavırları vardır. Bir konuşur, pir konuşurlar. Herkes de ciddiye alır dinler. Bunun yaşayan bir örneğidir mesela Sami Selçuk.

Sözün yalama olduğu bir zamanda çok konuşan adamın da değeri düşer. En azından sözlerinin değeri düşer. Söz gümüş ise sükût bunun için altındır.

Hani Dogmaya Karşıydınız?

Kendi tabiriyle bir “keçi” ile baş edemeyen Sabih Kanadoğlu konuşmaya ve konuştukça da inciler dizmeye devam ediyor.

Aslında davasını savunan adamları severim. Ama savunma deyince akla hemen akıl mantık gelir, bilgi belge gelir. Savunma bunlarla olursa güzeldir. Bütün bunları yok sayarak yapılan bir savunma da savunma olmaz, saçmalama olur. Saçmalayan adam da sevilmez haliyle.

Sabih Kanadoğlu da sonunda bu pozisyona düşüyor. Kalıp yerinde, kelam yerinde, ilim ve tecrübe de var. Neden bu durumlara düşüyor öyleyse?

Dikkat Karakol Baskını Olabilir

Allah korusun, bugünlerde karakol baskınları olabilir. Toplu halde üçyüz kişi, beşyüz kişi sınırlardan geçebilir. Sınırlarda hükümetin tahsisat ayırmadığı için baraka gibi olan karakollardaki (!) yavrularımız teröristlerin hedefi olabilir.

Dikkat, bu günlerde şehirler de tehlikeli olabilir. Toplu taşıma alanları, iş merkezleri bombalarla sarsılabilir.

Her İhtida Bize Bayram I

İnsan kainatın göz bebeğidir ve çok kıymetlidir. Biz “İmanın Kıymeti ve Korunması” kitabımızda “İnsanın Değeri”ni konu ettiğimiz için burada tekrarlamayalım ancak unutmayalım ki Allah Teâlâ insanı özel olarak elleriyle, hem de en güzel kıvamda, maddî ve manevî olarak en iyi biçimde donatarak yaratmış ve kendi ruhundan üflemiştir.

Melekleri ona secde ettirmiş, yerleri gökleri istifade için onun emrine vermiş, dünyada ve ahrettte mes’ud ve bahtiyar etmek için din gönderip sevdiği Peygamber Efendilerimizi (sav) ona hizmet ettirmiştir.

Her İhtida Bize Bayram II

Asr-ı saadet yakınların yeni Müslüman oluş mutluluklarının tatlı örnekleri ile doludur. İşte onlardan birisi:

“Kureyşliler, çok tazim ettikleri, büyük bir kimse saydıkları Husayn’a geldiler ve:

- Bizim için şu kişi ile (Rasûl-ü Ekrem’i kastediyorlar) konuş. Zira bu kişi bizim mabudlarımıza sövüyor, dediler.

Böylece Kureyşliler, Husayn ile beraber geldiler. Rasûlullah’ın kapısına yakın bir yerde oturdular. Rasûl-ü Ekrem, içeri giren Husayn için:

- Bu zata yer açınız!, dedi.

Husayn ve arkadaşları kalabalıktı. Husayn Rasûl-ü Ekrem’e hitaben:

Yüksek Yargı Duyarlıymış Öyle mi?

Son zamanlarda herkesin şaşkınlıkla ve esefle izlediği Yüksek Yargı, duyduk ki aslında çok duyarlıymış. Hatta buna bir de örnek vermiş HSYK Başkanvekili Kadir Özbek. Evlere şenlik bir örnek. Hani “cesaret arzederken suçunu söylemek” diye bir deyim var ya, aynen öyle.

Yüksek yargının başkanları, Ankara Adliyesi'nde bir toplantı yapmışlar. Amaçları hükümetin yeni anayasa paketini eleştirmek imiş. Hani muhalefet doğru dürüst yok ya, nasıl olur gösterelim demişler herhalde.

Bu Sefer Yumruk Patladı

“Dikkat Karakol Baskını Olabilir” demiştik bundan birkaç yazı öncesinde. Orada da belirtmiştik, bir bildiğimiz yoktu aslında. Sadece tecrübelerimiz vardı. Bu ülkede millet yararına ne zaman ciddi işler yapılsa kimi karanlık güçler harekete geçer ve ortalığı tozu dumana katardı.

Yani ya karakol basılır, ya mayınlar patlatılır, ya bir ünlü suikstla öldürülür, ya da kimi iş yerlerinde bomba patlatılırdı. Günlerce cenaze merasimleri, sokak gösterileri ve nutukların toz dumanı içinde asıl gündem unutulur giderdi…

Şimdi de bir “Anayasa paketi” var ya, Allah esirgesindi…

“Aşk-ı Memnu” Zina ve İman I.

Bugün Radikal gazetesine şöyle bir baktım. Başlık zaten bir facia. “kan Donduran Vahşet”. Ne mi olmuş?

Bir kadın şu anda asker olan sevgilisinden hamile kalmış. Doğum gelince ailesinin haberi olmuş. Doktorla anlaşılmış ve çocuğu kayıtlara geçilmemiş. Eve gelince aile karar vermiş. Anneanne eteği ile yavruyu boğmuş. Dayılar çukur kazarak gömmüş ve üzerine beton dökmüşler.

“Aşk-ı Memnu” Zina ve İman II.

Evet, gelelim “aşk-ı memnu”ya.

İzlenen bir dizi kuşkusuz. Kurgu, anlatım, röller, sahne ve müzik başarılı. Ama konusu berbat. Halkın bir kısmı bu açıdan tepkili. Haklılar elbette. Böyle pisliklerin yaşanmış olsa bile şuyu bulması da çok kötüdür. Bu tür iffetsizliklerin hiç konuşulmaması lazım.

Oyun Ve Güreş

Seyyid Emîr Külâl delikanlılığında güreşe meraklıymış. Kendisinin güreşini seyretmek için de çok kişi toplanır ve mücadeleyi merakla takip edermiş. Bir gün seyircilerden biri, kendisini şeriatten yana sayarak şöyle bir düşünceye dalmış:

— Peygamber neslinden gelen bir seyyid nasıl olup da güreş tutuyor ve bid'at sayılabilecek ciddiyetsiz bir işe kapılabiliyor?

Sayfalar