Yazılar

“Rumlar Türbanı Serbest Bıraktı” Ya Türkler?

Başlığa bakınca “geç kalmadınız mı?” demeyiniz.

Yazsak da maşallah gündemin ardından yetişemiyoruz.

Neyse, haberlerde de izledik ama yazılı basında Taraf manşet atmış aynen başlıktaki gibi.

Altında iri harflerle şöyle yazıyor:

“Türkiye hâlâ üniversitedeki türban yasağını tartışıyor.

Kıbrıslı Rumlar ise ilkokul öğrencisinin bile derslere türbanla girmesine izin verdi. Gerekçe: Din özgürlüğü.”(*)

Gözlerinize inanın lütfen, yazılanları okuyun da kahrolun, koca Türkiye Rumlar kadar olamıyor:

Acınası Haller

Sayın İlker Başbuğ birkaç kez tekrarladı ya “ordu demokrasiye saygılıdır” diye, (pardon, saygılı mı demişti, yoksa bağlı mı demişti, şimdi tam hatırlayamadım) bunu fırsat bilerek birçok insan başından geçenleri anlatmaya başladı. Hatta kimileri kitap bile yazdı. İskender Pala üstadımızınki farklı bir olay elbette.

Ne oldu sonunda?

Bir cevap mı geldi?

Bir şeyler mi değişti?

Bana sorarsanız şimdilik o cephede yeni bir şey yok.

Dem Bu Demdir

İnsanoğlunun Hz. Âdem(as)
ile başlayan yaratılış serüveni, fasılasız bir şekilde Kıyamet gününe kadar
devam edecektir. İster Mü’min, ister kâfir; aynı şekilde ister zengin ve isterse
fakir, hangi dini-sosyal ve ekonomik statüye sahip olursa olsun, muhakkaktır ki
her yaratılan kişinin, süresini Allah(cc)’ın tayin ettiği sınırlı bir ömrü
vardır bu dünyada.

“Ya Hayır Söyle Ya Sus”

Ben böyle düşünüyorum; keşke Fethullah Gülen Hocaefendi bir siyasi gibi her olayda demeç vermese, dünya işlerini bu kadar çok konuşmasa, eskisi gibi siyasi ricalden uzak dursa. Değilse bu tür demeçler, sempati kazandırdığı kadar, kırıklık ve burukluğa da sebep oluyorlar.

Kimse Ummamış

Haberleri izliyoruz, dünya şaşkın.

Herkes “bu nasıl olur?” diyor.

Bu kadar haksızlığı, hukuksuzluğu, eşkiyalığı, korsanlığı kimse ummamış, itiraf ediyorlar.

“Bu akıl mantık almaz bir şey! Bu bir çılgınlık” diyorlar.

Özellikle de batı böyle diyor.

Evet, bu bir çılgınlık. Sırtını ABD’ye dayayarak bunu hep yapıyor İsrail. Hep yaptığı bir şeyi bu kadar şaşkınlıkla karşılamak da suçüstü yakalanmak değil midir? Perşembenin gelişi çarşambadan belli olmalı değil mi?

Gazze savaşı ne idi?

Hala süren ambargo ne?

Referandum Seçim Değil ki?

Haberi okuyunca şaştım doğrusu. Biraz durdum ve düşündüm, bu sefer şaştığıma şaştım doğrusu.

Önce haberi okuyalım: “Ali'siz Aleviliğin öncülerinden Ali Balkız, referandumda hayır oyu kullanacaklarını söyledi.”
Gerekçesi neymiş bakınız: ”Balkız, Alevilerin Anayasa değişikliğine AK Parti beklentilerini karşılamadığı için 'hayır' diyeceğini söyledi.”(*)

İyi de, referandum seçim değil ki? Referandumdan maksat, hükümetin icraatlarını beğenip beğenmemek, onaylamak veya reddetmek değil ki? Bu, genel ve kısmen de yerel seçimlerde olur.

“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?”

Bazen haberlerde izliyoruz; polis kimlik soruyor veya alkol
muayenesi yapma istiyor, ama karşısındaki adam reddediyor. Görevli memur ısrar
edince de bağırmaya başlıyor: “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?”

Memur aldırış etmiyor tabi. “Bilmiyorum beyefendi, önemli de
değil, siz lütfen isteneni yapınız.”

Adam bazen de bunları çeken medyaya saldırıyor; “neyi
çekiyorsunuz”? Diye. İyice rezil ediyor kendisini…

Kendi Okuma Maceramdan

Ben de çocukluğumda resimli ve çizgi romanlarla başladım galiba okumaya. Şehrin park, bahçe ve sinama yakınlarında yere veya duvar üstüne sergi açarlar ve o tür kitapları sıra sıra dizerlerdi. Sonradan öğrendik ki oraları sadece bu kitapları sergileyen masum yerler değildi, ama yaşımız gereği biz o diğer işleri bilmezdik. O zamanlar orada okuması elli, bakması yirmibeş kuruş olan Teksas, Tommiks, Killing filan gibi çok meşhur çizgi romanları okurduk. Ben sonraları hızlı okumaya başlayınca “bakacağım” derdim ama hızlı ve yer yer atlayarak okurdum. Şimdi o sergi sahibinden helallik dilemek isterim ama kimdir hiç bilemem ki…

“Millet”in Başına Gelen Felaket

Biz çocukluğumuzda bir hayli kafa karışıklığını yaşadık hayretler içinde.
Mesela özel olarak Kur’an öğrenmek için mahallemizdeki “okumaya” gittiğimizde
hocamız din dersi saatinde “haydi hep beraber” der, bize topluca söyletirdi.
Biz de neşe içinde bağırarak söylerdik:

Sayfalar