Yazılar

“Gavurun Ekmeğini Yiyen” PKK

Bütün atasözlerimiz gibi bu da binlerce yıllık deney, birikim ve tecrübeye dayalı haklı ve hikmetli bir sözdür: “Gavurun ekmeğini yiyen, onun kılıcını çalar”.

Doğrudur, o ekmeğin bir hatırı vardır. Daha doğrusu bir yaptırıcı gücü vardır. Bir bedeli, bir mecburiyeti vardır. Madem gavurun ekmeğini yiyorsun, onun kılıcı ile müslümana vurmak zorundasın.

Vurmazsan ne olur?

Ekmeğin kesilir. Bunu biliyorsan, gavur adına müslümana vurursun. Çünkü bu vaziyette dinin imanın kalmamıştır. Ekmeği de, bütün rızkını da Allah Teâlâ’nın verdiğini unutmuşsundur artık.

“Şeriat İslam mı?” 2

Devlet ise aynı havasında devam ediyordu. Yetkili üst düzey bürokratlar, yargı, ordu, üniversite çirkin bir dil ile dere tep düz gidiyordu inkar ve aşağılamada. Fakat siyasetçiler azıcık değişmiş, öyle ulu orta açıktan şeriat düşmanlığı yapamaz olmuşlardı. Artık "Şeriata karşıyız" diyemiyorlardı ama kendilerince icap ettikçe "teokrasiye karşıyız" diyorlardı.

Bu üslup ve ifade biçimi de yeni tartışmalara sebep olurdu: Acaba İslam’da teokrasi var mıdır?

Teokrasi ile şeriat aynı mıdır?

Değilse farklar nelerdir ve böyle söyleyenlerin maksatları nedir?

Acınası Haller

Sayın İlker Başbuğ birkaç kez tekrarladı ya “ordu demokrasiye saygılıdır” diye, (pardon, saygılı mı demişti, yoksa bağlı mı demişti, şimdi tam hatırlayamadım) bunu fırsat bilerek birçok insan başından geçenleri anlatmaya başladı. Hatta kimileri kitap bile yazdı. İskender Pala üstadımızınki farklı bir olay elbette.

Ne oldu sonunda?

Bir cevap mı geldi?

Bir şeyler mi değişti?

Bana sorarsanız şimdilik o cephede yeni bir şey yok.

Müceddid Mülhidi Susturdu

Diyarbakır İmam Hatip’te okuduğum yıllarda duymuş, ama ne yalan söyleyeyim inanmamıştım. Bu kadar da sinsi bir sahtekârlık, samimiyetsizlik, iki yüzlülük ve İslam düşmanlığı düşünememiştim o saf gençlik yıllarında. Oysa bugünlerde Abdulkadir Badıllı’nın “Bediuzzeman Said Nursi” adlı eserinde (1/272) yeniden okuduğumda gençliğime acıdım.

Zavallı gençlik, ne kadar da aldatılıyorsun!

Referandum Seçim Değil ki?

Haberi okuyunca şaştım doğrusu. Biraz durdum ve düşündüm, bu sefer şaştığıma şaştım doğrusu.

Önce haberi okuyalım: “Ali'siz Aleviliğin öncülerinden Ali Balkız, referandumda hayır oyu kullanacaklarını söyledi.”
Gerekçesi neymiş bakınız: ”Balkız, Alevilerin Anayasa değişikliğine AK Parti beklentilerini karşılamadığı için 'hayır' diyeceğini söyledi.”(*)

İyi de, referandum seçim değil ki? Referandumdan maksat, hükümetin icraatlarını beğenip beğenmemek, onaylamak veya reddetmek değil ki? Bu, genel ve kısmen de yerel seçimlerde olur.

İslâm Bayraktarlığı

Türklerin İslâm’la şereflenmeye başlamış olmaları miladî onuncu asrın başından sonraki tarihlere tekabül etmektedir. Miladî 751 yılında Abbasilerle Çinliler arasında yapılmış olan Talas Savaşında Karluk Türklerinin Müslümanların yanında yer almış olması, Türk-Arap ilişkilerini olumlu yönde etkilemiştir.

“Millet”in Başına Gelen Felaket

Biz çocukluğumuzda bir hayli kafa karışıklığını yaşadık hayretler içinde.
Mesela özel olarak Kur’an öğrenmek için mahallemizdeki “okumaya” gittiğimizde
hocamız din dersi saatinde “haydi hep beraber” der, bize topluca söyletirdi.
Biz de neşe içinde bağırarak söylerdik:

Yeter Dili Bozmayın Artık

Bir milletin diline yapılan saldırı, muhakkak ki onun düşünce sistemine ve dünya görüşüne bilinçli bir saldırıdır.

Böylece bir milletin kültürü onun dilinin başkalaşması veya yabancılaşması ile yıpratılır. Giderek ortadan kaldırılır.

Bizde bu illet tanzimatla başlar. Tanzimata kadar sekiz yüzyıllık tarihinin beslediği kültür, ilk defa bu devreden sonra Batılılaşma hareketleriyle çarpışmak zorunda kaldır.  Batı usulü bir takım ıslahatların yanında, bilhassa edebiyatta taklit modası başlar.

Dem Bu Demdir

İnsanoğlunun Hz. Âdem(as)
ile başlayan yaratılış serüveni, fasılasız bir şekilde Kıyamet gününe kadar
devam edecektir. İster Mü’min, ister kâfir; aynı şekilde ister zengin ve isterse
fakir, hangi dini-sosyal ve ekonomik statüye sahip olursa olsun, muhakkaktır ki
her yaratılan kişinin, süresini Allah(cc)’ın tayin ettiği sınırlı bir ömrü
vardır bu dünyada.

Zikrullah ve Seyr-u Sülûk

Kur’an-ı Kerim, insanın yaratılışında iki unsuru
açıkça zikreder; toprak ve ruh
.1

Sayfalar