Yazılar

Hayrü’l Halefler

Okul kütüphanesinde çalışırken okulumuzun temiz huylu, güler yüzlü, tatlı dilli, asil öğretmenlerinden Durdu Mehmet Yiğitalp Bey yanıma yakın bir yere oturdu ve başı sonu yok olmuş bir defter parçasını okumaya başladı. Deftere şöyle yan gözle bir baktım, Osmanlıca idi. Sormadan edemedim:

- Bu nedir hocam?

- Bu merhum dedemin sohbetlerinden huzurunda tutulmuş bazı notlar.

- Allah Allah!... Okur musun biraz?

- Görüyorsun bazı yerler silinmiş, yırtılmış, üstelik pek de güzel olmayan bir hat. Herhalde aceleye geldiğinden böyle olmuş.

Yaşanan Yaman Çelişki

Bu sistemle milli bünye arasında kan uyuşmazlığı vardır ve siyasi, idari, hukuki ve iktisadi bütün sancılar işte buradan kaynaklanmaktadır.

Bizim olan, yani yerli olan her şeye karşı bulunan, hatta kin ve nefretle bakan bir sistemde yaşıyoruz ve maalesef bu sistem Milli Eğitim (!) marifetiyle kendi adamını büyük ölçüde yetiştirmiş durumda. Azımsanmayacak kadar insanımızı milli bünyesine yabancılaştırmayı başarmış durumda maalesef.

Yazık Bu Bakana!

“Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Atak Helikopter Projesi kapsamında, yeni motor ile yapılacak ilk test uçuşlarını izlemek için İtalya'ya gitti.

THY'ye ait uçakla Milano'ya hareket eden Bakan Gönül'ü, Atatürk Havalimanı VIP Salonu'ndan İstanbul Vali Yardımcısı Hikmet Çakmak uğurladı.

Milli Savunma Bakanı Gönül, yarın yurda dönecek.” (http://www.ihlassondakika.com/detail.asp?id=207596)

Yazık bu Bakana yahu!

Üzüldüm doğrusu. İçime battı bir yurttaş olarak.

Neye mi üzüldüm?

Tırmansın

İsrail ile gerginlik tırmanıyormuş. Tırmansın, iyi olur.

İsrail, anlaşma yapışan silahları vermeyecekmiş. Vermesin.

İlişkileri gözden geçireceklermiş. Geçirsinler.

Çok iyi olur hatta.

Savaşa karşı olduğumuz için iyiliklerine iki kelam edelim değmezlerin.

İsrail efeleneceğine önce bir muhasebe yapsın kendi kendine.

Önce adam gibi bir devlet olsun.

Yani insan haklarına bağlı, beynelmilel hukuka saygılı, adalet ve barışı önceleyen, komşularıyla iyi geçinmeyi öne alan bir politika izlesin.

“Kitaba Çağrı Sınavında İnsan”

Bu bir kitap adı. Değerli meslektaşım Duran Boz’un editörlüğünü yaptığı bir hayli hacimli bir kitabın adıdır bu başlık. Bir kitaba çağrıdır aynı zamanda.

Ne ifade ediyor?

İnsan bir sınavda bu dünyada. Sınavın konusu bir kitapta. Çağrı ise o kitabı tanıma, okuyup anlama ve yaşamı ona göre ayarlama.

Her insanın böyle bir kitabı var aslında. Ya seninki hangisi? Seni hangi kitap çağırıyor? Sen hangi kitaba çağırıyorsun? Kur’an mı, Tevrat mı, İncil mi, Das Kapital mı, Nutuk mu, Zendavesta mı? Yoksa aran yok mu kitaplarla? Kitapsız mısın yani?

Azerbaycan Çocuk Gibi

Dış politika uzmanı değiliz elbette, ama insan ilişkilerinden, karşılıklı vazife ve sorumluluklardan az çok anlarız. Hukuk okuduk, ahlak okuduk. Davranış biçimlerinin iyisini kötüsünü az çok tanırız.

Bu Azerbaycan yönetimine ne oluyor? Son zamanlarda şımarık bir çocuk gibi, tuhaflaştı, garipleşti.

Evet, daha dün bağımsızlığını kazandı ve biz yeni doğan yavrumuz gibi sevindik ve bağrımıza bastık. Bugün serpilip geliştikçe içimiz içimize sığmıyor seyrederken.

Ana Babanın Okumakta Örnekliği

Geç farkına vardığım bir gerçek de çocukların çok erken yaşlarda karakter ve alışkanlıklarının oluşumu meselesidir. Biz de öyle imişizdir kuşkusuz, ama farkında olamamışız demek ne yazık ki.

Bu noktada ana babanın sorumluluğu büyüktür. Çocuklar önce onlara bakarak büyüyor, gelişip serpiliyor, karakter ve alışkanlıklar ediniyorlar. Biz de bekleriz ki yavrumuz büyüsün de onları eğitelim. Heyhat, çok geç kalmışız.

Akıllılara Hatırlatmalar: Eşitlik

Asr-ı saadette hiçbir kişinin, sınıfın, soyun, beldenin, dilin, rengin her ne surette olursa olsun bir ayrıcalığı, imtiyazı, üstünlüğü yoktur. İslâm ülkesinde yaşayan bütün insanlar, hukuken eşittirler. Köle veya zimmî (gayr-i müslim vatandaş) bile olsalar durum farklı değildir.

Aslında Kur'an, bütün insanların bir erkek ve bir dişiden yaratıldığını, saygınlığın da ancak takva ile olduğunu bildirir. (Hucurat -3 karş. ; Yunus - 19 ; Nisa –1; A'raf –189 )

Bir temel ilke de, inananların kardeş olduğudur. (Hucurat-10)

İsrail Tam Bir Fitne

Evet, İsrail tam bir fitne.

Bulunduğu yeri fitne ateşiyle cehenneme çeviriyor. Ama er geç bu ateş onu da yakacak.

Kim öğretti ise, “her zaman değil” de demeliydi.

Evet, “en güzel savunma, taarruzdur” diye bir laf var. Fakat her şeyin aşırısı hoş değil. Haddini aşan hayır bile olsa ters teper, şer olur.

İşlerin hayırlısı, orta olanıdır.

İtidal, denge yani.

Yani adalet.

Bunu da biliyor mu İsrail?

Şimdi de kafayı diziye takmış.

Niye? Ne hakla?

Dünyada az mı Yahudi soykırımını işleyen film var?

Zalimlerden Hesap Sorulmalı Her Zaman Her Yerde

Geçtiğimiz yıl eski ABD Başkanı George Bush'a Irak'ta gazeteci Muntazar El Zeydi “Katil” diyerek ayakkabı fırlattığında dünya ayağa kalkmıştı. Bush bu rezilliği sırıtarak savmaya çalışmıştı ama, yüzünden o ayakkabı utancının izi hiç gitmeyecek Cehenneme kadar.

“Zalimler için yaşasın Cehennem.” Ruhun şad olsun Hz. Bediüzzaman.

Sayfalar