İslam
davetçileri Sevgili Peygamberimizi (sav) örnek alarak önce karar vermelidirler;
bu davet kime, ne pahasına, nereye kadardır? Yani hedef nedir, neyi
beklemektedirler?
Sevgili Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hayatında önce
bir karar vardı. İman ile karar aynı şeydir herhalde. Sonra da imanın devamı
vardı. Bir yere kadar değildi. İşte buradan kararlılık ve azim fışkırır. Davet ehli
karalıdır, azimlidir, sabırlıdır, çünkü imanlıdır. Sevgili Peygamber Efendimizin (s.a.v.) bu tavrını
dostları kadar düşmanları da bilir ve tasdik ederlerdi. Evet, dost ve
düşmanları onun karar ve azmini biliyor, ona göre hareket ediyorlardı. Çünkü kaç
kere onu tecrübe etmişlerdi. Alay edip aşağıladılar olmadı. Tehdit edip
korkuttular, olmadı. Bir nefsin reddemeyeceği çok cazip teklifler sundular,
olmadı. “Eğer güneş sağ elime, ay da sol elime verilse,
Allah bu davayı ya galib getirinceye veya bu dava uğrunda ben helâk oluncaya
kadar bu davamı terk etmem” diyordu. Bilmem ki bir karar vermenin ve onda sabitkadem
olarak devam etmenin söz olarak bundan daha güzel ifadesi ve hareket olarak bundan
daha güzel örneği olabilir mi? Böyle bir adamın davasını terk etmesini
istiyorsanız, onu öldürmeye karar vereceksiniz. Nitekim onlar da öyle yaptılar.
Ama davanın asıl sahibi buna izin vermedi!
Bu
duruş, görünüşte güçlü bile olsa düşmanı umutsuz kılarak iradesini çözer,
mücadele azmini bitirir ve teslim olmaya mecbur eder. Bu duruş, davetçi için
zaferi elzem kılan muhteşem bir duruştur. Bu duruş, çağlar boyu örnek alınacak
asil bir duruştur. Bu yüzden bütün İslam davetçilerinin duygularını ifade eden Mehmet
Akif Ersoy’un şu şiiri, sanırım o iman, azim ve kararlılığı bildirme bakımından
muhteşemdir:
Cehennem olsa gelen, göğsümüzde
söndürürüz.
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz;
Düşer mi tek taşı sandın harim-i namusun,
Meğer ki harbe giden son nefer şehid olsun.
Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa,
Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa,
Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar
Taşıp da kaplasa âfakı bir kızıl sarsar,
Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;
Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz,
Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!